غرس القيم الدينية والتربوية وبناء الإنسان

Blog

Screenshot 2023-05-27 075938

Kur’an’ın belagati: Uygun kelimenin uygun yerde seçilmesi

Screenshot 2023-05-27 075938

Blog

Screenshot 2023-05-27 075938

Kur’an’ın belagati: Uygun kelimenin uygun yerde seçilmesi

Screenshot 2023-05-27 075938

Kur’an’ın harikalarından biri, yerine başkası geçemeyecek uygun kelimenin seçilmesidir. Allah’ın şu sözlerine bakalım: ” Allah’in nurunu agizlariyla söndürmek istiyorlar, Allah da razi olmuyor. Fakat kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlamayi diliyor.” (Tevbe Suresi, 32). Bu cümledeki “ağızları” kelimesinin seçimi, anlamı açısından doğru ve etkileyici bir tercih olduğunu gösterir.

Neden “يطفئ” kelimesi kullanılmış ve örneğin “يخمد” kullanılmamıştır? Her ikisi de ateşle ilgili kelimelerdir, ancak Arapça, söndürme ve bastırma arasında fark yapar.

Arapça konuşanlar ne zaman “إطفاء” kelimesini kullanır ve ne ile birlikte kullanır? Hangi durumlarda “إخماد” kelimesi kullanılır

Arapça konuşanlar her ikisini de ateşle ilgili bağlamlarda kullanırlar.

Arapça konuşanlar, her ikisi de ateşle ilgili olsa da, “إطفاء” ve “إخماد” arasında fark yaparlar. “إطفاء” kelimesi, az miktarda ve çok miktarda ateş için kullanılırken, “إخماد” kelimesi sadece çok miktarda ateş için kullanılır.

Bu durumda, “bir mendil kutusunda ateş çıktı ve söndürdük” gibi bir ifade kullanmak uygun olmaz çünkü Arapça konuşanlar “إخماد” kelimesini genellikle büyük yangınlarda kullanırlar.

Arapça konuşanlar, hem az miktarda hem de çok miktarda ateş için “إطفاء” kelimesini kullanabilirler. Örneğin, “büyük yangını söndürdüm”, “küçük yangını söndürdüm”, “alevi söndürdüm”, “mumunu söndürdüm” veya “yangını söndürdüm” gibi ifadeler kullanılabilir.

Ancak “أخمد” kelimesi “mumunu söndürdüm” gibi bir ifade için uygun değildir.

Bu ayetin konusuyla ne ilgisi var? Kafirler, dinle ilgili olarak az veya çok iptal edebilecekleri her şeyi iptal etmek istiyorlar. Bu nedenle, Hz. Muhammed ve iman edenler, dinlerinden sapmanızı veya dininizde zarar görmelerinizi veya dininizden eksiltmeler yapmalarını veya dininizden az veya çok savaşmalarını engellemek için mücadele ediyorlar.

Eğer yapabilirlerse, sünneti terk etmenizi veya dininizi tamamen terk etmenizi sağlamak isteyeceklerdir. Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar.

Bu, ışıktan az veya çok ne yapabileceklerini ifade ediyorlar, ancak başaramadılar.

“Onlar, Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar” ifadesi, onların güçsüzlüğünü ifade ediyor. Kim Allah’ın nurunu ağzıyla söndürebilir ki? Bu ifade, sadece ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndüremeyeceklerini gösteriyor. Allah’ın nurunu arttırması, gücünü ve yüceliğini ifade eder. Bu nedenle, bu insanlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndüremeyeceklerinden dolayı, bu bir müjdedir.

Bu ayette, kafirlerin dinin bir kısmını veya tamamını söndürmeye çalıştıkları belirtiliyor. Az veya çok, mümkün olan her şeyi yapacaklar.

Ayrıca, Allah’ın nurunun gücünü ifade ettiği ve bu nurun yayıldığı belirtiliyor. Allah’ın nuru söndürülemez ve sonsuzdur.

Ayrıca, kafirlerin güçsüzlüğünü ifade etmek, müminlere müjde vermektedir. Ne yaparlarsa yapsınlar, ağızları Allah’ın nurunu söndüremezler. Bu nedenle, “Agizlariyla Allah’in nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler hos görmese de Allah nurunu tamamlayacaktir.(Saff Suresi, 8)

Her kelimenin bir amacı ve belirli bir anlamı vardır. Her kelimenin belirli bir yerde belirli bir faydası vardır.

“Allah’ın şu sözlerini düşünün: ‘Aziz’in karısı, genç erkeğe nefsinden teklif ediyor.'”

Bu ifade, Aziz’in karısına karşı bir aşağılama içerir. “Kadın” kelimesi, aile durumu göz önünde bulundurularak aşağılama içerir. “Aziz’in karısı, genç erkeğe nefsinden teklif ediyor” ifadesinde de aynı aşağılama vardır.

Medine’deki kadınlar, Aziz’in karısının yaptıklarını iğrenç buldular. Bu tür bir kadının kesinlikle düşmanları ve kıskançları vardır ve eğer bir hataya veya kaymaya düşerse, bu haber kadınlar arasında dolaşacak ve yayılacaktır.

Kuşkusuz, bu ifade, Aziz’in karısı için bir aşağılama içerir. Ayrıca, “Ve Medine’deki kadınlar dediler ki: ”Sehirde bazi kadinlar da “Azizin karisi, delikanlisindan murad almaya kalkmis, sevgi yüregini yakip kavuruyormus, görüyoruz ki, kadin çildirmis besbelli…” dediler.” ifadesi Yûsuf Suresi’nin 30. ayetinde geçmektedir.

Şimdi, ifadenin aşağılama için seçilen kelimelere dikkat edin. “Falanca” veya “Züleyha, genç adamına nefsinden teklif ediyor” gibi ifadeler kullanılmamıştır. Bunun yerine, “Aziz’in karısı, genç adamı kendisine çağırıyor” gibi ifadeler kullanılmıştır. “Kadın” kelimesi, aile durumu göz önünde bulundurularak aşağılama içerir. Bu kadın evlidir ve böyle bir eylem yaparsa, kocasına ve helal olan şeylere bağlı kalmadığı anlamına gelir.

Skandal sahibi kadın, evli bir kadındır ve yaptığı eylem aşağılık bir davranıştır. Eğer evli olmayan bir kadın olsaydı, durum daha az skandal olurdu. “Aziz’in karısı” ifadesi, sosyal sınıf açısından aşağılama içerir. Bu skandal sahibi kadın, fakir veya önemsiz bir kadın değil, Aziz’in karısıdır.

Bu ifadede aşağılama daha büyük, çirkinlik daha büyük ve toplumun üst tabakalarından sızan skandallar daha büyük. Kadınlar arasındaki kıskançlık, intikam alma ve düşmanlık da bu nedenle daha büyük olacaktır.

En büyük skandallardan biri büyük bir skandal, sonra kadınların “genç adamı kendisine çağırdığı” ifadesi kullanılıyor.

“Kendisine çağırdığı” ifadesi, skandal sahibi kadının cinsiyet durumu göz önünde bulundurularak kullanılır. Bu kadın, kendi cinsiyetinin alışılmışın dışında davrandı ve utanç verici bir davranış sergiledi. Şimdi, çağrısına yanıt verdiği kişi onu bu harekete teşvik etmedi. Genellikle, haramda bile erkek talep eden, kadın aranan bir kişidir. Ancak şimdi “kendisine çağırdığı” ifadesi kullanılarak kadın talep eden kişi olarak görünüyor ve bu daha da aşağılık bir durum olarak algılanıyor.

“Almıştır” kelimesi, “Aziz’in karısı” ile “baştan çıkarıyor” arasındaki farkı ifade eder. “Almıştır” kelimesi, bir şeyi elde etmek isteme ama doğru yolu izlememek anlamına gelir.

“تراود” kelimesi, tekrar anlamına gelen bir kelime olup bir kez değil birkaç kez yapılan teşebbüsleri ifade eder.

Eğer “المراودة” kelimesi yerine başka bir kelime kullanmak isterseniz, “التلميح” kelimesi tekrar edilen bir davranışı ifade etmek için kullanılabilir.

“وتراود فتاها عنه” ifadesi, skandal sahibi kadının cinsiyet durumu göz önünde bulundurularak kullanılmıştır. Bu nedenle, kadın genç adamı çağırdı ve onu baştan çıkardı. Ancak, genç adamın köle veya hizmetçi olup olmadığı belirtilmemiştir.

Eğer aynı sosyal sınıfta veya statüdeki bir kişiye gitseydi, kendi kölesi veya hizmetçisi gibi davranmış olacaktı. Bu nedenle, davranışı onu köleler ve hizmetçiler seviyesine indiriyor.

Bu kelimeler, aynı anlamı taşıyan başka kelimelerle de değiştirilemez. Benzer şekilde, “Andolsun ki Nuh’u kendi kavmine gönderdik de, o dokuz yüz elli yil onlarin arasinda kaldi. Sonunda, onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayiverdi.” ifadesi değiştirilemez ve aynı anlamı taşıyan başka bir ifade ile ifade edilemez.

Onun halkının sular altında kalmasından sonraki yaşadığı günler için, genel bir ifade kullanılmıştır.

Dikkat edin, “bin yıl eksi elli yıl” ifadesi kullanılmıştır.

Ayrıca şöyle denilmedi: “Andolsun ki Nuh’u kendi kavmine gönderdik de, o dokuz yüz elli yil onlarin arasinda kaldi. Sonunda, onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayiverdi.” ifadesi kullanıldı. [Ankebut Suresi: 14]

Arap dilinde “sene” kelimesi, zorluk, kıtlık ve kuraklık anlamına gelir. “Gerçekten biz, Firavun sülâlesini, senelerce kitlik ve gelir noksanligi içinde tutup kivrandirdik ki, düsünüp ibret alsinlar.” [Araf Suresi: 130] Bu nedenle, Nuh’un kavmiyle geçirdiği 950 yılın zorluk, kıtlık ve kuraklıkla dolu olduğu düşünülebilir. “Yıl” kelimesi ise genellikle bolluk ve refah dönemlerinde kullanılır.

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Sonra da onun arkasindan yagisli bir sene gelecek ki, halk onda sikintidan kurtulacak, (üzüm, zeytin gibi mahsülleri) sikip faydalanacak.” [Yusuf Suresi: 49]

Paylaşmak

Tags

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Tags

Scroll to Top